Magazin, Magazin Haberleri, Magazinevin.com

Site Rengi

Şekersiz üç ay: Bir bilen anlatıyor

23.09.2021
339
Duymayan, bilmeyen kalmadı, evet: Şeker, zehirden farksız! Diyelim ki çaydan kahveden şekeri kestik, tatlıyı eksilttik, şeker ambarı kutu meşrubatları sakın konutumuza sokmadık. Peki yeterli mi? Hayır; şeker, hele de işlenmişi, ekmeğinden makarnasına, pilavından meyve suyuna elinizi attığınız her yerde! ‘Beyaz zehri’ hayatınızdan tamamen çıkarmak nasıl bir tecrübe olurdu peki? Üç ay boyunca şekersiz yaşamayı tecrübeleyen Mehmet İren yazdı…

RADİKAL – Bütün olay Damen Gameau adlı zatın ‘That Sugar Film’ adlı yapıtını izlememizle başladı. Filmi uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Gameau, Huffington Post ’undan Guardian ’ına her yerde mantar gibi türeyen “Şu kadar gün şeker yemezseniz bedeninizde ne olur biliyor musunuz?” akımının erken kalkıp, yol alanlarından. Kendisi bu yola şu anda eşi olan ve bu işlere meraklı olan hanımı tavlamak için girmiş, kraldan çok kralcı olarak işin filmini sürüklemeye kadar gelmiş.
Bize 1.5 saat boyunca işlenmiş şekeri kesersek enerji seviyemizin ne kadar çoğalacağını, efendime söyleyeyim ‘mod ’umuzun yükseleceğini, dünyanın en bir süper insanı olacağımızı anlattı durdu.

İşin değişik kısmında da bütün ikna olmadığımız iddialar öne sürüldü. Ortadaki perhiz fırsatını da gördük, Gameau ’ya “Hodri alan” diyerek bir sınayalım dedik…

202102031530_SEKER.jpg


Biraz âmâlamasına girmişiz. Evvel başlayıp sonra “İyi de biz ne besiniz şimdi” diye düşünmeye başladık.
İlk haftanın şöyle absürtlükleri oluyor:

– İşlenmiş şeker yemiyorsunuz tamam da ayyüzsüzce meyve ve kuruyemiş yiyorsunuz. At olmaktan kurtuldum fakat dev sincap gibi bir şey oldum bu sefer de.

– Yafta okuma alışkanlığı geliyor. Sonra kaldı bu iyi de oldu.

– Mutfak gideri uçuyor.Caddede süratlice yenilebilecek her şeyde neredeyse ilave edilmiş şeker var. Hepsi palavra oluyor. Konutta yemek yapmak da çantanda besin bir şeyler bulundurmak da koşul. Alakalı blog ’lar da kesintisiz avokadolu kinoa salatası gibi şeyler öneriyor. Buralarda “Antin kuntin beslenme zengin işi” neticesine varıp pes etmek çok muhtemel.

– Ekmek işini bir hafta boyunca kafamız basmadı. Bir girdiğimiz blog “Bütün buğday vs yenebilir” diyor, değişiği “Muzdan ekmek yap en paki” deyip işin içinden çıkıyor. “Bir hafta dayandık sistemi cehaletlikten kazara bozmayalım” diye düşündüğümüzden ilk haftamız ister istemez paleo perhizine bağlandı. Neyse neticede hip fırınımızdan yiyebileceğimiz ekmek modelini bulduk aldık. Uzun da dayanıyor.

– “Meyvede de şeker var, bal yanlış” gibi noktalardan hareketle onları da hiç yemeyenler var ama biz filmdeki abi ve bazı ‘şekersiz’ blog ’ları referans aldık. İşlenmemiş, natürel şekeri serbest bıraktık. Tatlı krizi geldiğinde ki bu da gerçekten sigara gibi arada bir anlamsızca geliyor ilk hafta muz, nar, bal, badem, ham kakao gibi karışımlarla işi çözdük.

– “Bir zaman sonra canın hiç tatlı istemiyor” önermesi doğru.Üç ay sonra baklavaya girdim. Ben bu tepsinin yarısını yerim herhalde diye başladım. bir tane attım “Bu muymuş ya” dedim. Reseptör mü şey oluyorsa artık ne oluyorsa şeker hoş gelmemeye veya işte ihtiyaçsız tatlı başlıyor.

202102031530_ekmek.jpg

Bazısı “Bütün buğday vs yenebilir” diyor, değişiği “Muzdan ekmek yap en paki” deyip işin içinden çıkıyor.

İkinci haftadan sonra işler rayına oturdu. Neyi nereden alacağımızı bulduk. Yemek listemiz hem çeşitlendi hem de insan bütçesine göre ayarlandı. “Dışarıdan gülünç mü görünüyoruz” kaygılarını atıp, metrobüse yulaflı şunlu bunlu kavanozlarımızı kaşıklayarak binebilir olduk ki gerildiğimiz kadar da yokmuş toplu taşıma bir can pazarı kimsenin kimseyi umursayacak vaziyeti yok.

202102041142_SEKER5.jpg

Bende kasvet yaratmaya devam eden mevzular şunlar oldu:

– İstemediğiniz ot burnunuzun dibinde bitermiş.Üç ayda 4 kere Antep ’deri baklava getirip önüme koydular. Yemedim…

– Meyveli irmik yapayım diye markete gittim. Bir heyecanla bütün malzemeleri topladım. İrmiğin yaftasına bakmayı ancak konuta gelince us ettim. İçinde şeker olduğunu görünce yaşadığım acıyı anlatamam. Kendime bu kadar hiddetlendiğim azdır. Anlatırken bile hiddetleniyorum. Bşiveye şunun arkasın baştan.

– İçki de yasak. Yeniden elastik ’ blogger ’lar ‘saf ’ likörlere izin veriyor insanız en nihayet. Ama biz yapmışken bütün yapalım diye içmemeye de gayret ettik. Sosyal etraflarda elinde sodayla dolaşıyorsun biraz absürt oluyor.

– Tatlı ikramını yalanlayınca ulusumuz kırılıyor. Kumpaslı gittiğim yerlerde, yeniden kumpaslı olarak tatlıya “almayayım” demek ısrar edilmesine sebep olduğundan palavra söylemeye başladım “Şeker var bende diye.” Söyleye söyleye kendimi mi ikna ettim ne olduysa sonunda kendimi internette diyabetle alakalı sitelerde dolaşırken buldum. “Sen şeker hastası değilsin” diye kendimi sürükleyip konuşmam gerekti.

– Caddede acıkmak büyük tasa. Paşabahçe Stadyumu ’nda herkes köfte ekmek yerken çantamdan muz çıkarmayı o civarda gözüm kesmediğimden dört koli çekirdek çitledim.“Çayın tadı daha hoş olacak” diyordu herkes, Hâlâ da diyorlar. Öyle bir şey olmadı. Kahveye şekersiz alıştım. Çayda o noktaya gelemedik. Kahve içmemek için çay içiyorum anca gidişatım o. Ama bir Japonluk geldi bitki çayı çok içiyorum mesela.

Final tespitleriyse şu biçimde:

– Hiç maksadım olmamasına karşın 4 kilo verdim.

– Karnımda şişlik oluyor gibi soyut bir şikâyetim vardı. Geçti.

– O anlattıkları modun değişiyor enerjin uçuyor kısmı yok. En azından bende hiç öyle bir şey olmadı. Aynı nitelikte depresebildim rahat rahat.

– Uyku sorunundan emin değilim.

– Cildimin parladığını, ihtiyarlama sürecini durdurup bomba gibi olduğumu sanmıyorum.

– Ama son toplamda abur cubur, market zırvası yememek insana her türlü iyi sezdiriyor.

– İçine şeker atılmış zeytinyağlıyı filan dolaysız tutuyorsunuz.

202102031532_seker7.jpg


TATLI DEĞİL AMA MAKARNA AŞERDİK

Tabii en nihayetinde beyaz yakalı bir insanım.Açık mutfağımızda yığılı meyveler, geniş sıhhatli beslenme alternatifleri, çalışma alanımızın çevresinde tartan pist, pinpon masası gibi kuruluşlarımız yok. Dolayısıyla yemekhanede çorba içerken içine katılan unu da içiyorum. Bu bağlamda yüzde 100 bir ‘sugar-free ’ perhizini tüm çabama karşın yakalayamamış olabilirim. Bu koşullarda bu kadar oluyor yapacak bir şey yok.
Üç ayın sonu için de hoş programlarımız vardı. Tatlı filan değil en çok makarna aşerdik. Tasarımız da müddetimiz dolduğunda kendimizi hamur işine vermekti. Ne Yazık Ki denk gelmedi. Kendi finalimi yemekhanede bana uyan hiçbir şey bulamayıp mecburen mantı yiyerek yaptım. İyi de bir mantı değildi. Ama üç ay sonra hamuru şekeri bünyeye basmanın etkisine anını seziyorsunuz. Anında bir ağırlık ve uyku çöktü, üstüne de bildiğiniz neşem kaçtı. Mantı ‘bad trip ’i diye bir şey varmış.
Şimdi geldiğimiz noktada pilavda da şeker var yemeyeyim veya tatlı gördüm kaçayım yapmıyorum ama marketten çikolata gofret veya kutulu ne varsa işte onlar geri gelmedi. Tatlı gıdam zaman “Gider tatlı gibi tatlı yerim, kralına yol vermişim şaklabanıyla uğraşamam” diyorum.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.